Hukuken geçerli olarak kurulan evliliğin mahkeme kararı ile yasal olarak sona erdirilmesi “boşanma” olarak ifade edilmektedir. Mevcut ve hukuken geçerli evlilik birliğinin sona ermesi için eşlerden birisinin, boşanmaya sebebiyet veren olayları ve boşanma talebini boşanma dava dilekçesinde mahkemeye sunması “Boşanma Davası” olarak adlandırılmaktadır.Hukukumuzda, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davası olmak üzere iki tür boşanma davası bulunmaktadır.
Anlaşmalı boşanma davasında taraflar arasında velayet, kişisel ilişki, yoksulluk ve iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat gibi konularda anlaşma sağlanarak, dava dilekçesi ve anlaşmalı boşanma protokolü ile tarafların birlikte başvurması sonucunda görülen davadır. Anlaşmalı boşanma davası daha kısa süren ve daha az yıpratıcı bir süreç olarak nitelendirilebilir.
Çekişmeli boşanma davasında ise taraflar arasında velayet, kişisel ilişki, yoksulluk ve iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat gibi konularda anlaşma sağlanamamıştır. Yani taraflar arasında anlaşma sağlanamayan boşanma davalarına, çekişmeli boşanma davası da denebilir. Örnek vermek gerekirse; eşlerden birisi boşanmak istemesine rağmen, diğer eşin boşanmak istemediği, her iki eş boşanmak istiyor ancak boşanmanın sonuçlarından velayet, tazminat, nafaka gibi konularda anlaşamıyor ise çekişmeli boşanma davası söz konusu olacaktır.
Boşanma sebepleri çekişmeli boşanma davasında boşanma nedeni olarak ileri sürülebilen sebeplerdir. Anlaşmalı boşanma davası açılması durumunda eşlerin boşanma sebeplerine dayanmasına gerekmezken, çekişmeli boşanma davasında boşanma sebepleri arasından en az birine dayanılması gerekmektedir. Boşanma sebepleri, evlilik birliğinin sona ermesi ve boşanma kararı verilebilmesi için ispatlanması da gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri genel ve özel boşanma sebepleri olarak düzenlenmiştir.
-Zina Nedeniyle Boşanma
Zina, evlilik devam ederken eşlerden birisinin karşı cinsinden olan birisi ile isteyerek cinsel ilişkiye girmesi sonucunda gerçekleşen bir boşanma sebebidir. Boşanma sebeplerinden birisi olan zina TMK m.161’de düzenlenmiş olup bu düzenlemeye göre zina fiilinin öğrenilmesinden itibaren 6 ay içinde ve zina fiilinin üzerinden 5 yıl geçmeden bu sebebe dayanarak dava açılması gerekmektedir.
Aynı zamanda Kanun’da zinayı affeden tarafın bu sebebe dayanarak boşanma davası açması engellenmiştir.
-Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış
TMK m.162’de düzenlenen sebebe göre hayata kast; eşlerden birinin, ayırt etme gücüne sahip olması şartıyla, diğer eşin hayatını sona erdirmek için gerçekleştirdiği fiillerdir. Hayatı sona erdirmek için bir fiil yapmak ile beraber hayatın sona ermesini engelleyecek bir şeyi yapmamak ya da hayata kastettikten sonra pişman olarak gerekli tedavinin yapılmasını sağlamak da aynı boşanma sebepleri altında değerlendirilmektedir.
Pek kötü davranış, eşlerden birisine karşı yapılan ve sağlığı bozan, tehlikeye düşüren, acı ve ıstırap veren hareketler olup bilinçli ve kasten diğer eş tarafından gerçekleştirilmektedir.
Onur kırıcı davranışlar ise, daha çok eşin manevi varlığına zarar veren davranışlardır.
-Suç İşleme veya Haysiyetsiz Yaşam Sürme
TMK m.163’te düzenlenen bu sebebe başvurmak için herhangi bir hak düşürücü süre belirlenmemiş olup, eş tarafından her zaman bu sebebe dayanarak boşanma davası açılabilecektir. Kanun’da aynı zamanda affetme ile ilgili de bir husus bulunmadığından, kanunun lafzına göre, affetme olsa dahi bu sebebe dayanarak dava açılabilecektir. Küçük düşürücü suçların neler olduğu açıkça TCK’da düzenlenmiş olmasa da her yüz kızartıcı suç aynı zamanda küçük düşürücü niteliktedir.
-Terk Nedeniyle Boşanma
Boşanma sebeplerinden bir diğeri olan terk (TMK m.164), eşlerden birisinin evliliğin getirdiği yükümlülüklerden kaçmak için sürekli ve bilerek ortak hayatı terk etmesi ya da haklı sebeple terk ettiği ortak hayata haklı sebep sona erdiğinde geri dönmemesi sonucunda oluşmaktadır.
Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz
-Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma
Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.
Yargıtay HGK, akıl hastalığı sebebine dayanarak boşanma davası açılabilmesi için, akıl hastalığının evlendikten sonra ortaya çıkması gerektiği ya da evlenmeden önce var olmakla beraber evliliğe engel olacak derecede olmaması gerektiğini belirtmiştir.
-Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması olarak düzenlenmiştir.
Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir.
Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur.
Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.